This article was originally published on HBR Türkiye, in March 2021. View English version here.
Geleceği düşündüğümüzde yaratıcı hayaller kurabiliyor muyuz?
Kendimizi, ekiplerimizi, şirketlerimizi geleceğe nasıl hazırlıyoruz?
Bu sorunun birçok farklı cevabı olabilir. Gelecek trendlerini takip etmek de bunlardan birisi. Trendleri takip etmek sadece şirketimizin başarısı açısından değil, kendi liderliğimiz açısından da oldukça önemli.
Gelecek öngörüleri mikro ve makro düzeyde daha iyi tahminler yapmamızı, daha iyi iş fikirleri çıkarmamızı, daha geniş perspektiften bakmamızı sağlıyor. Sektörlerdeki değişimi, potansiyel tehdit ve fırsatları gösteriyor. Toplumu ve işgücünü sosyolojik, psikolojik açılardan bütünsel görmemize yarıyor. Böylece şirketlerimiz, ekiplerimiz hatta özel hayatımız için daha doğru kararlar vermemizi kolaylaştırıyor. İşte bu sebeple liderin de gelecek trendleri takip etmesi önemli. Bugüne odaklanması, farkındalığının yüksek olması, gelişmeye ve kendini güncellemeye açık olması gerekiyor.
Yaşadığımız Covid-19 salgınını düşünelim. Hepimiz kendimizi güncelleyerek yeni bir yaşam düzenine adapte olduk. Uzun zamandır sevdiklerimizle ilişkilerimizi sanal olarak devam ettirmek zorunda kaldık; dedelerimiz, büyükannelerimiz bile bizim gibi artık çevrimiçi. Dolayısıyla fiziksel olarak ayrı olduğumuz için birlikte olduğumuzu hissetmek artık çok daha önem taşır hale geldi. “Birliktelik ve bağlantıda olma” kavramları, böylelikle yeni bir boyut kazandı.
Birleştiren Lider Olun
Bağlantıda olmak şirketler için de oldukça kritik. Facebook’un dünya çapında yaptığı bir araştırmaya göre, tüketicilerin yarısı bir mesaj gönderdiklerinde o markayla “bağlantıda” hissettiklerini söylüyor. Yani “bağlantıda kalmak” her türlü ilişkide farklılaştı. Bunu şirketler iş yapış modellerinde, liderler ise yönetsel anlayışlarında mutlaka göz önünde bulundurmak zorunda. İş hayatında “birleştiren lider” olmak, sanal ekiplerin başarısında, takımın birlikteliğinde ön plana çıkıyor. Peki birleştiren lider ne demek?
Ekibi ile, iş dünyası ile her koşulda bağlantıda kalabilen lider demek istiyorum. Ekipteki her bireyle iletişimde kalıp ruh ve beden sağlıklarını takip ederek, ekibini bir arada tutan, istikrarlı bir şekilde başarıya ulaşmalarını sağlayan lider. En önemlisi, birleştiren lider bunları yapması gerektiği için değil, önemsediği için, merak ettiği için yapar. Bu da aslında en önemli bağlantıda kalma yolu.
BBC’de gördüğüm bir haber, bağlantıda kalma için yepyeni bir yoldan bahsediyor: Moodbeam. Bireyin ruh halini, taktığı bileklikle ortaya çıkaran bir teknoloji Moodbeam. Bu bileklikte iki renk bulunuyor: Sarı ve mavi. Yöneticinize ruh halinizi bu iki renk ile anlatabiliyorsunuz. Sarı düğmeye basarsanız mutlu, mavi düğmeye basarsanız üzgün olduğunuz mesajı iletiliyor. Aslında bu sistem de çalışanınızı önemsediğinizi gösterebilir. Ancak ben kişisel olarak her zaman diyalog yöntemini seçenlerdenim. Bu noktada, örneğin 500 kişiye aynı anda nasıl ulaşacağım sorusu gündeme gelebilir. Bu da sizin liderliğinizin gücünü gösterir. Duyguların yönetimi ve ifadesinin günde X kez bir bileklik ile değil, özgürce, istenilen zamanda ifade edilmesinden yanayım.
Yeniliklerle Hayatınızı Kolaylaştırın
Birleştiren lider aynı zamanda bugünü gelecek ile birleştiren liderdir. Öncelikleri, iş yapma şekli geleceği yansıtır. Dünya gösteriyor ki ofiste çalışmaya fiziksel olarak başlasak da sanal ortamda çalışmalar hız kesmeden devam edecek. Sanal veya hibrit ekipleri yönlendirebilmek, hızlı ve çevik dünyamızda sanal projeleri yönetebilmek gerekiyor. Ekip içinde ve iş arkadaşları ile ilişki kurmaya yardımcı olacak her türlü teknolojik araçtan yararlanmak ise liderin olmazsa olmazı. Sanal ortamda işbirliğini ve iletişimi artırmak için Slack, Mural ve Trello gibi platformlar ise bunlardan sadece birkaçı. Bu araçların kullanılması verimlilik ve işten alınan keyifte artışa neden oluyor.
Ofis mi Ev mi?
Bir liderin takip etmesi gereken gelecek trendlerden bir diğeri de temel yaşamsal kavramlar. Wunderman Thompson’un yaptığı the Future 100 araştırmasında, ev dekorasyonunda artık bambaşka bir beklenti olduğundan bahsediliyor. Örneğin ofise ya da sınıf ortamına kolayca çevrilebilecek şekilde dekore edilmiş bir salon düşünün ya da sanal toplantılarımız için kolayca katlanarak bir telefon kabini şekline dönüşebilecek koltuklar. Böylece bu esneklik, bize evde iş ortamı yaratarak üretkenliğimizi ve verimliliğimizi artırmamızı sağlayacak. İş yerleri açısından baktığımızda ise artık sanal ofisler, sanal yönetim merkezleri gündemde. Örneğin, WeTransfer fiziksel ofisini kapattıktan sonra açtığı sanal ofisinde, video oyunlarını anımsatan grafikler ile şirketin Hollanda genel merkezinin bir versiyonunu uyarlamış. Toplantı odaları ve kütüphanede sanal olarak dolaşıp arkadaşlarınızla kafeteryada kahve içebiliyorsunuz. İşte böylelikle, fiziksel olarak ofiste olmasanız da kendinizi ve ekiplerinizi sanal ortamda iş yerinde hissedebiliyorsunuz. Mekanımızı değiştiremesek de küçük değişikliklerle ofiste hissetmek yaratıcılığımızı tetikleyecek. Evimizi iş ortamına çevirmek, üzerinde çalıştığımız projelere daha çok odaklanmamızı ve ekiple bağlantıda kalmamızı sağlayacak. Sizin de gözünüzde “Matrix” ya da “Avatar” canlandı mı?
Değişimden korkmamak lazım. “Bizi neler bekliyor?” heyecanı ile gelecek öngörülerine kulak vermek, hayal etmek, yenilenmek ve değişime adapte olmak gerekiyor. Ancak bu şekilde geleceği yakalayabiliriz. Geleceği yakalayamayanlar ise her zaman olduğu gibi kaybolmaya mahkum. Bakalım gelecekte ilişki boyutlarımız ve iş yapış şekillerimiz değiştikçe teknoloji bizlere daha neler sunacak.
Güzel bir gelecek için, sürekli gelişmeye ve kendimizi güncellemeye devam